Ekonomi Dünyası: Zengin ülkelerin eti 5-6 kat daha ucuz
Kıymanın ağırlığı bir yılda üçe katlanarak 300 lira oldu. Kişi başı geliri 100 bin dolar olan İrlanda’da bir kilo et 10 dolar. Avustralya, İngiltere, Finlandiya, Katar ve Çekya gibi güçlü ülkelerde et fiyatları bizden daha ucuz. Dünyamız en kötü ekonomik felakete yol açacak 10 mega tehditle karşı karşıya…
Çanakkale’de sürekli gittiğim bir kasap var. Geçen seneden beri kıyma fiyatlarını takip ederim. Her gittiğimde 10-20 lira artıyor. Genç bir arkadaş kasaplık yapıyor; Furkan… Fanatik Galatasaray taraftarı, sohbet ediyoruz; futboldan, Çanakkale’den, hayat pahalılığından… Ve tabii ki et fiyatlarından. “Geçen yıl Ramazan’da kıymanın ağırlığı 100 liraydı, Ocak’ta 180-200 liraydı”diyor.
Bir önceki gidişimde 280 liraydı. Güldük…
“300 olacak mı?”Söyledim. “Tamam kardeşim merak etme” söz konusu. En son gittiğimde, dükkana girer girmez, “300” söz konusu. Hemen mağazadaki fiyat listesinin fotoğrafını çektim. Geçen pazartesiydi.
ET FİYATLARI BİR YILDA 3 KAT ARTTI
İşte durum; Türkiye’de et fiyatları bir yılda üç katına çıktı. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Bu fiyatlardan kim beslenecek… Bir haber vardı; Kasaptan 10 liralık kıyma istediler, adam “100 gram 27 lira zaten. Ne diyeceğimi bilmiyorum,” diyor.
Eve geldim Mart ayı enflasyon bilgileri açıklandı. İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre yıllık enflasyon yüzde 50,5’e geriledi. Doğal resmi veriler… Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre yüzde 112,5…
DİSK-AR farklı hesaplar. DİSK-AR’a göre, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda yıllık gıda enflasyonu yüzde 100,2, ikinci yüzde 20’lik gelir grubunda yüzde 87,5 oldu.
TÜİK’e göre Mart ayında yüzde 20’lik artışın şampiyonu dana eti oldu. Yani et fiyatları 30 günde beşte bir oranında arttı. Şubat ayında yüzde 10 arttı.
ET BİZDEN UCUZ
Türkiye’de et fiyatları, kişi başı geliri bizim 8-10 katımız olan birçok gelişmiş ülkeden daha değerli hale geldi. Tabii sadece et fiyatları değil, hayvancılıkla ilgili tüm ürünlerin fiyatları da arttı.
Tablo, Şubat ayının prestijiyle çeşitli ülkelerde bir kilo bifteğin dolar cinsinden fiyatını gösteriyor. Yanında 2022’de kişi başına düşen milli gelir var. Türkiye’de Şubat ayında bir kilo biftek 14 dolar iken, 2022 kişi başı GSYİH’mız (gayri safi yurtiçi hasıla) 9.961 dolar.
bizden çok daha zengin; Avustralya, İngiltere, Finlandiya, Kuveyt ve İrlanda gibi ülkelerde et fiyatları daha ucuz. Örneğin, İrlanda’nın kişi başına düşen geliri 102.000 dolar civarında ve bir kilo et 10.6 dolar.
Çevremizde birden fazla ülkede et fiyatları bizden ucuz; Sırbistan’da 11,6 dolar, Romanya’da 10,27 dolar, Azerbaycan’da 9,13 dolar, Rusya’da 8,83 dolar.
İRLANDA’NIN YILLIK GELİRİ İLE 9.625 KG VE 710 KG ALABİLİRİZ
Ayrıca kişi başına düşen milli gelirle karşılaştırdığımızda Türkiye’de et fiyatlarının ne kadar değerli olduğu ortaya çıkıyor. Yıllık kişi başı gelirimizle ancak 710 kilo biftek alabiliyoruz.
İrlandalı 9.625 kilo, Amerikalı 5.261, İngiliz 3.571, İtalyan 2.137, Rus 1.661 ve Yunan 1.429 kilo et alabiliyor. Türklerden daha az et alabilenlerin hepsi bizden fakir ülkeler…
Soru şu: Türkiye’de et fiyatları neden fırlıyor?
Kısaca sıralayalım:
– Tedarik sorunu var. Büyükbaş hayvan sayısı geçen yıla göre yüzde 6 azaldı. Bunun en değerli sebebi ise küçük çiftçinin piyasadan çekilmesi… Küçük üretici yok, devasa çiftlikler ve karteller var.
– Girdiler artıyor. Yem fiyatları yüzde 300 arttı ve akaryakıt yeniden üçe katlandı. Kira, personel ve elektrik maliyetleri de arttı.
– Yeterli önlem ve düzenleme yoktur. Küçük üreticiye yeterli destek verilmiyor, üretimden vazgeçmesini engelleyecek politikalar yok. Fiyatları ehlileştirecek ithalat yok.
– Son haftalardaki yükselişte büyük Kahramanmaraş sarsıntısının da etkisi oldu. Bölgenin toplam et üretimine katkısı yüzde 20 seviyesinde, 7-8 bin büyükbaş hayvan telef oldu. Amik Ovası, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adıyaman gibi değerli hayvancılık merkezlerinde üretime ara verildi.
Özetin özeti: Arz eksik, üretim maliyetleri inanılmaz yüksek, üreticiler piyasadan çekiliyor, üretime takviye yok, arzın yüküne rağmen dışarıdan tedarik yok.
Burada sadece et fiyatları değil; Soğanın ağırlığı 30 liraya yaklaşıyor. 200 liraya 27 soğan alabilirsin. 2018’de litresi 2,2 lira olan sütün bugün 23 lira, litresi ayçiçek yağı 7 lira, bugün 45 lira. DİSK-AR açıkladı; AKP döneminde gıda enflasyonu yüzde 1.749 arttı.
YAPISAL REFORM ÇALIŞANLAR, EMEKLİ OLDUĞUNDA POPÜLİZM, SANAYİCİLER, MÜTEAHHİTLER DAHİLDİR
Emekliye nefes alsın diye yılda iki kez 15 bin lira ikramiye vereceğini söyleyen muhalefet lideri ‘popülizm’le itham ediliyor. Ancak ihracatçıya ve yatırımcıya teşvik verilirken, bankalardan vergi alınmazken kimse kaynağını sorgulamıyor.
Evet Türkiye’nin kaynak sorunu var ama maliye politikaları çok yanlış. Vergi gelirlerinin milli gelire oranı Fransa’da yüzde 45 iken, OECD ortalaması yüzde 34 iken Türkiye’de bu oran sadece yüzde 23. Servetten, ranttan, sermaye kazançlarından, finans sektöründen daha fazla vergi almak ve çalışanların sırtına binen dolaylı vergileri azaltmak gerekiyor.
Popülizm diyenlere en güzel cevabı ekonomist Mustafa Sönmez verdi. dedi ki:
“Geçmiş enflasyonun ateşiyle yanıp tutuşan ücretliye, çiftçiye, yoksul emekliye merhem olacak kaynak tahsis önerilerine hazır bir itiraz var: Popülizm! Ama o kaynağı teşvik adı altında iş dünyasına, tüccara, müteahhit ve sanayiciye aktarmanın adı nedir? Yapısal Reform?”
İKİ DEĞERLİ KİTAP VE SİSTEMİ SAVUNAN İLETİŞİMCİLER BİLE ÇOK ENDİŞELİ…
Ne Türkiye ne de dünya ekonomisi iyiye gidiyor. Çok önemli uyarılar var. Şimdi Türkiye’de basılmamış iki nadide kitaptan bahsedeceğim. Biri, “Bay” olarak bilinen Nouriel Roubini.
İstanbul’da doğdu, bir yaşına kadar kaldılar, Türk değil… Roubini 2008 Küresel Mali Krizi yaşadı, konut sektöründeki çöküşü vs. Yeni kitabında, gelecek dönem için ürkütücü varsayımlarda bulunuyor.
Henüz Türkçeye çevrilmemiş olan yeni kitabında ( Mega Tehditler: Geleceğimizi Tehdit Eden On Tehlikeli Eğilim ve Onlardan Nasıl Kaçınabiliriz? dünyamıza yönelik birbiriyle bağlantılı on büyük tehdidi analiz ediyor ve bunları “mega tehditler” olarak adlandırıyor. Gerekli önlemler alınmazsa dünyamızın en büyük ekonomik felakete gideceğini savunuyor.
Bir önceki kitabı “Kriz Ekonomisi: Dünya Ekonomisinin Çöküşü ve Geleceği” başlığıyla 2017 yılında Türkçeye çevrildi.
Roubini’ye göre dünyanın gördüğü en kötü borç krizi, hükümetlerin dışarıya çok fazla para pompalaması, sınırların işçilere ve çok sayıda emtia ticaretine kapatılması, Çin ile ABD arasında yeni bir büyük güç rekabetinin yükselişi gibi felaketlerle karşı karşıyayız. ve en kalabalık şehirlerimizi doğrudan etkileyen iklim değişikliği.
İŞTE DÜNYA EKONOMİSİNİ FELAKETE ÇEVİRECEK 10 MEGA TEHDİT…
Ünlü ekonomist birbiriyle bağlantılı 10 mega tehdidi şöyle sıralıyor:
1-Bütün borç krizlerinin anası; büyük borç tuzağı Roubini, borçlanmadaki hızlı artışın finansal istikrarsızlığa yol açacağını, buna nüfusun yaşlanmasını da eklenince önemli sorunların gündeme geleceğini vurguluyor. 2021’in sonunda, hem kamu hem de özel küresel borç, gezegenin gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 350’sini aştı. 1970’lerde bu oran yüzde 100’ün altındaydı. Tüm Borç Krizlerinin Anası, ya bu on yılda ya da sonraki yıllarda kaçınılmaz görünüyor.
2- Kamu ve özel şube iflasları: Borç felaketi iflasları ve diğer sıkıntıları getirecektir. Temettü kaosu, kurtarma paketlerinin ahlaki tehlikesi, servet veya emek üzerindeki vergiler ve alacaklıları yok eden enflasyon.
3- Demografik saatli bomba: Nüfusun hızla yaşlanması demografik saatli bombayı yaratıyor. Emeklilik yükümlülükleri yakın gelecekte hükümetler için büyük bir sorun haline gelecek. En büyük 20 ekonomideki emeklilik yükümlülükleri, şaşırtıcı bir şekilde 78 trilyon dolara ulaşıyor.
4-Kolay para tuzağı ve patlama-çökme döngüsü:Diğer bir mega tehdit, hükümetlerin yıllarca süren mali genişlemesinin ardından faiz oranlarındaki hızlı artıştır.
5-Yaklaşan büyük stagflasyon: Roubini’ye göre 1970’lerin stagflasyonu bir ısınma eylemiydi. Ona göre, durgun büyüme ve yükselen fiyatların sancılı birleşimi kaçınılmaz olarak yaklaşıyor. Bunu durdurmak için hiçbir şey yapmayacaklar ve bu Büyük Stagflasyon Borç Krizine yol açacak.
6-Dövizlerin erimesi ve finansal istikrarsızlık: Stagflasyonu daha fazla para birimi erimesi ve ekonomik istikrarsızlık takip edecek. Yunanistan ve İtalya’nın mali zayıflığı, Avrupa para birliğinin çöküşünü tetikleyebilir. Mali çalkantı aynı zamanda daha fazla korumacılığa ve endüstriyel üretimin yeniden canlanmasına yol açacaktır. Bu, küreselleşmeden uzaklaşmayı ve birbirine bağlı dünyamızın daha da parçalanmasını hızlandıracak.
7-Küreselleşmenin sonu mu?:Roubini, uluslararası ticaretteki çılgınlıklar sürekli arttığı için küreselleşmenin en iyi ihtimalle askıya alındığına inanıyor.
8-Yapay zeka tehdidi: Roubini’nin işaret ettiği bir diğer sorun da şu: Yapay zeka birçok işçiyi işten çıkaracak. Yığının tepesindeki birkaç bilgi işçisi “küresel devrim”den sağ çıkacak. Diğerleri bir kereden fazla rekabet etme becerisine sahip değil, bu nedenle hem işsizlik hem de gelir eşitsizliği keskin bir şekilde artacak. “Yeni işlerin otomasyonun aldığı işlerin yerini alacağı mutlu bir gelecek görmüyorum. Bu devrim ölümcül görünüyor” diye yazıyor.
9-Yeni soğuk savaş: ABD ile Çin arasındaki teknolojik üstünlük çabası, mevcut jeopolitik gerilimleri daha da artıracaktır. Bu, iki rakip üstün güç arasında bir savaşı tetikleyebilir. “Çin dünyanın en büyük ekonomisi olacak, buna hiç şüphe yok, ne zaman olacağı an meselesi,” diye yazıyor.
10-Gezegenimizin inanılmaz geleceği:Küresel karbon vergileri gibi iklim değişikliği sorununun üstesinden gelmek için herhangi bir ekonomik veya teknolojik ayarlama, ya politik olarak imkansız ya da engelleyici derecede maliyetlidir.
DEMOKRASİ VE KAPİTALİZMİN ORTASINDA Çığır Açan Evlilik
Diğer kitap muhtemelen neo-liberal dünyada en çok saygı duyulan, ciddiye alınan ve okunan ekonomist; Financial Times’ın baş ekonomi yorumcusu Martin Wolf’a ait… O da umutlu değil. “Eskiden sorunları dile getirirdi ama iyimserdi, şimdi çok karamsar ve kaygılı” deniliyor.
Wolf’un yeni kitabı, “Demokratik Kapitalizmin Krizi” demokrasi ve kapitalizm arasındaki evliliğin nasıl ve neden bozulduğunu sorgular. Demokratik düzen için felaket kehanetinde bulunan yazar, “liberal demokrasi ile serbest piyasa kapitalizmi arasındaki “zor ama değerli evliliğin”, eğer onu durdurmak için hiçbir şey yapmazsak boşanmaya doğru gittiğini belirtiyor.
Wolf’a göre, refah artışı yavaşladı ve çok başarılı birkaç kişi ile geri kalanlar arasındaki dağılım daha eşitsiz hale geldi, hükümetlerin fırsatı ve sürdürülebilirliği iyileştirmek için kamu mallarına yatırım yapmayı küçümsemesi ve ardından gelen otokrasi seli; Yöneticileri devirebilir. Yine de; Orbán, Erdoğan, Xi, Putin ve Trump’ın otokrasileri esasen vasat olsa da, “popülizmin ahlaksızlıklarıyla despotizmin kötülüklerini” birleştirerek hâlâ galip gelebilirler. Ancak kapitalizm otarşiye (kendi kendine yeterlilik) kaymaz ve demokrasi otoriterliğe dönüşmezse, birleşik demokratik kapitalizm sistemi, Batı için en büyük varoluşsal tehdidi temsil eden Çin’in emellerini engelleme şansına sahiptir.
Wolf, milliyetçiliği reddeden ve vatandaşlığı “özgür ve demokratik bir toplumda insanları birbirine bağlayan bağ” olarak genişleten ve gerçek eşitlik yaratan bir toplumsal sözleşmenin yenilenmesini savunuyor.
Gördüğünüz gibi neo-liberal sistemi büyük tehlikeler bekliyor ve sistemin kalelerini savunanlar bile tereddütlü ve karamsar…
GEÇEN HAFTA NE OLDU?
Nisan ayı ilerledikçe, yatırımcılar dünyanın en büyük ekonomisinin sağlığı hakkında daha fazla fikir arıyor. Geçen hafta ABD’de açıklanan tarım dışı istihdam verileri umutları artıramadı. Veriler, istihdam artışının soğuduğunu ortaya koydu. Mart ayında tarım dışı istihdam artışı 236 bin oldu. Beklenti 238 bindi. İşsizlik oranı yüzde 3,6’dan yüzde 3,5’e geriledi.
Bu arada, Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD ve Avro bölgesindeki ekonomik aktivitedeki daha fazla yavaşlamaya paralel olarak, küresel ekonomik büyümenin önümüzdeki beş yıl içinde sadece yüzde 3 ile 30 yıldan fazla bir sürenin en zayıf olacağı konusunda uyardı.
Ortada Rusya ekonomisi yaptırımlar ve Ukrayna savaşının maliyeti nedeniyle 2022’de yüzde 2,1 küçüldü. Rusya ekonomisi 2021’de yüzde 5,6 büyüdü. Batı’nın bu kadar sert yaptırımlarına ve daha önce yüzde 12 civarında küçülme iddialarına rağmen, Rusya ekonomisinin bu kadar yumuşak bir oranda daralması ilginç.
Borsalarda hava olumluydu. Dow Jones endeksi haftayı yüzde 1,9, Avrupa borsaları ise yüzde 1 civarında yükselişle tamamladı. Dolar endeksi, Fed’in gelecek ay faiz oranlarını 25 baz puan artırabileceğine ilişkin açıklamalarının ardından bu ayın en yüksek seviyesi olan 102,2’ye yükseldi. ABD işsizlik bilgisinin ardından altın fiyatları yeniden canlandı ve ons fiyatı 2 bin doların üzerine çıktı. Altın haftayı yüzde 2,18 artışla 2011,90 dolardan kapattı.
BU HAFTA NE OLACAK?
Bu hafta ABD’de tüketici enflasyonu ve perakende satışlarla ilgili değerli açıklamalar var, ardından Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) Tutanakları, sanayi üretimi, üretici fiyatları ve Michigan tüketici inanç endeksi geliyor.
Geçen ayki bankacılık krizinin ardından, JPMorgan ve Citigroup gibi büyük ABD bankaları bu hafta ilk çeyrek bilançolarını açıklayacak. Önümüzdeki hafta Goldman Sachs, Morgan Stanley ve Bank of America bilançolarını açıklayacak. Krizin kâr rakamlarına yansıyıp yansımadığı kontrol edilecek.
Çin ise enflasyon oranı ve ticaret verilerini yayınlayacak ve para politikasının seyrini Kanada Merkez Bankası ve Kore Merkez Bankası belirleyecek. Ayrıca Hindistan, Brezilya ve Rusya’daki TÜFE rakamlarını da yayınlayacak.
Ayrıca IMF bahar toplantılarında Küresel Ekonomik Görünüm raporu yayınlanacak ve büyüme ve diğer bilgi projeksiyonları tekrarlanacak.